Çarşamba, Eylül 18, 2013

Kayıp, 1. Bölüm Üzerine

Kayıp, hiç kuşkusuz kaliteli görüntüleri, iyi oyunculukları ve merak uyandıran hikayesiyle; iddialı bir dizi. Ancak ilk bölümü seyrettiğimde senaryoda bu iddialı duruşu destekleyecek bir omurga bulamadım.

Neden mi? Öncelikle dizi çok fazla Amerikanvari, bunu sağlayabilmek için de Amerikanvari her türlü klişe kullanılmak istenmiş. "Patavatsız polis" Mehmet Kantarcı bunun en sağlam örneği. Hikayede böyle bir kişilik elbette ki kullanılabilir, ancak bunun temellerini de sağlam atmanız gerekiyor. Oysa biz ilk sahnede ne görüyoruz? Ailenin avukatı bir şekilde eski arkadaşı Mehmet'i hatırlıyor ve ona bu davayı öneriyor. Biz bu sırada Mehmet'i arabasını tamir ederken, arkadaşına "ya kusura bakma, ofisi de su bastı" derken görüyoruz. Yani bu kahramanın öyle patavatsız, kaba, en dramatik durumla bile dalga geçecek bir tip olduğunu hissettirecek hiç bir şey görmüyoruz. Mehmet bey gayet mütevazı, sakin, hani geçim sıkıntısı çektiği belli, para için bu işe hayır demeyi göze alamayacak bir tip gibi sunuluyor bize.

Sonraki sahnelerde ise, aynı Mehmet Kantarcı, ailenin içine girip herkesi sorguya çeken, olur olmaz yerlerde gülüp insanları şaşırtan, kalbini kıran bir adama dönüşüveriyor. Tamam, hikayede böylesine ilgi çekici, aykırı bir karakter kullanmak güzel, ancak başlangıçta bize bunun hazırlığı hiç mi hiç sunulmadığı için net bir kopukluk hissediyoruz. Sanki ilk sahnede gördüğümüz Mehmet ile evin içinde dedektiflik yapan Mehmet aynı kişi değil.

Bölümün başından sonuna kadar hep tutarlı kişilikte ilerleyen sadece iki kişi var. Leyla ve Özlem. Özlem de arada çok absürd şekilde Mehmet'in yaptığı bir espriye gülebildi ama buna "anlık bir çekim hatası olmuş herhalde" diye yaklaşmakta fayda var!

Kemal, belki çocuğuyla problemler yaşamış ama en baştan sona kadar adeta "ensesine vur lokmasını al" gibi bir karakterde ilerlerken son sahnede kargoyu aldıktan sonra birden duvarları yumruklayan, küfürler saçan bir adama dönüşüyor.

Kerem, kaçırıldığını anlayana kadar ağlayan, korkan bir çocukken gözünün önünde iki kişiyi öldürüp yakmış adamı elleri bağlıyken ısıracak kadar deli dolu bir çocuğa dönüşebiliyor.

Çok kısa bir süre için tanışmış olsak da Faik, tam anlamıyla acımasız bir katil gibi lanse edilirken çocuğu ellerinden kaçırmış iki elemanı affedebiliyor.

Karakterlerin tek yönlü olmaması elbette iyi bir şey. Güzel hikayeler katilin içindeki insanı, sakinin içindeki çılgınlığı bize gösterirler. Ama daha tanışma faslında hemen hemen herkesi orta çizgide ilerliyor görmek, hikayeyi çok zayıflatıyor. Başlangıçta çok daha fazla uçlarda gezinmek gerekirdi.

Bütün bunlar karakterlerle bütünleşmemizi engelliyor. Dizi güzel, hikaye akıcı, ama bir şeylerin eksik olduğu hissediliyor.

İkinci büyük problem, birinci bölümdeki temel çatışmanın yanlış yerde kurgulanması.

Kaçırma hikayelerindeki en büyük gerilim hiç kuşkusuz kaçıran kişi ile aile arasındaki gerilimdir. Buna odaklanmak gerekirken ilk bölümün büyükçe bir bölümü Mehmet Kantarcı'nın evin içinde insanları sorgulamasıyla geçirilmiş. Evet, bu sırada diğer karakterleri tanıyoruz, her birinin gizemli yönlerini yavaş yavaş görmeye başlıyoruz, ama bu sanki zoraki bir tanıtım sekansı gibi işliyor. Adeta senaristler "biz bu kişileri seyirciye nasıl tanıtırız?" diye düşünüp böyle bir çözüm üretmişler. Ama bu çözüm hikayeye hizmet etmemiş.

Böylesine gerilim dolu bir hikaye için mümkün değil gibi geliyor, ama aslında bu sırada hiç bir çatışma olmuyor. Çocuk kaçırılmış, Mehmet'in evde yapacağı sorgulamalar çocuğun bulunmasına o aşamada asla yardımcı olmayacak. Kaçıranların bunu fidye için yaptığı belli, yani gelecek olan telefonu bekleyecekler. Yani bu aile Mehmet'in saygısızca kendilerini araştırmasına filan muhtaç değil. Bu muhtaç olmama durumu ister istemez "ee o zaman neden katlanıyorlar bu adama?" diye bizi biraz rahatsız ediyor.

Neyse ki final sahnesinde gerilim de, çatışma da zirve yapıyor.

Sonuç olarak çoğu kişi gibi ben de merak edip ikinci bölümü seyrederim, ama bu ufak tefek hatalar diğer bölümlerde de devam ederse dizi potansiyelinin çok altlarında kalır diye tahmin ediyorum.




1 yorum:

Adsız dedi ki...

Gecenin bu saatinde bir solukta okudum bu eleştiriyi. Teşekkür ederim. Diziyi ben de merak ediyordum ve ilk bölümünü kaçırmıştım sonra tesadüfen tekrarını yakaladım ama ortalarına doğru. Bazı sahnelerin akmadığını, dizide havada kaldığını düşünmüştüm. Eleştiriyi okuduktan sonra hem ilk dakikaları hem de havada kalan sahnelerin de nedenlerini anlamış oldum.
Tekrar teşekkür ederim, iyi geceler.