Pazartesi, Nisan 24, 2006

m-002 Senaryo ve Armoni

Müzikle ilgilenenler iyi bilir, üzerine sayfalar dolusu kitaplar yazılan bir takım "armoni kuralları"ndan bahsedilir. Armoni, bilmeyen insanı müziğin duygusallığından şüphe ettirecek denli matematiksel, sanatın özgürlüğüne tamamen tezat teşkil edecek kadar katı kurallar içerir.

Müzik notalarını 1 ile 11 arasındaki sayılar gibi düşünürseniz "eserde 3 geçiyorsa 4 geçemez, bir kere 4 geçerse, en fazla şu kadar mesafe sonra tekrar 3 içermelidir" gibi kurallardan bahsediyorum. "Bir şarkıda son nota 7 ise dinleyicide soru sorulduğu duygusu uyandırır, 11 ile biten şarkılar ünlem hissi verir" şeklinde çok belirgin, öyle yoruma filan açık olmayan tanımlar vardır.

Bu kurallar üzerine insanlar yıllarca araştırmalar yaparlar, yani basbayağı bir bilim dalıdır. Şu anda konumuz bu olmadığı ve çok biliyor gibi davransam da aslında ben de bu konuda hayli bilgisiz olduğum için armoni kuralları üzerine daha fazla konuşmayacağım. Sonuçta hayli geniş bir kurallar bütününden bahsettiğim anlaşılmıştır sanırım.

İnsanın aklına ilk olarak bu tip kuralların sanatçının yaratıcılığı önünde engel oluşturacağı düşüncesi geliyor değil mi? Oysa üzerinden yüzyıllar geçmiş olmasına rağmen büyük bir zevkle dinlediğimiz klasik müzik eserleri bu armoni kurallarına epey sadık kalmışlardır.

Klasik müziğin kendi içinde armoni kuralları ayrıdır, caz müziğinin ayrıdır, Türk Sanat Müziği'nin apayrıdır.

Peki acaba besteciler, akıllarına gelen melodileri kağıt üzerine yazdıktan sonra, adeta aruz veznine uydurur gibi bunlar üzerinde düzeltmeler mi yapmışlardır? Elbette ki hayır. Son derece hoş melodiler yazmışlar, bunları orkestralara uyarlamışlardır.

Ve bu yaptıkları, doğal olarak armoni kurallarına uymuştur. Çünkü armoni kuralları size neyi yapacağınızı dikte edemez. Armoninin "bunla bunu yan yana getirmemelisin" dediği notaları siz yan yana getirdiğinizde zaten kulağınız bu gidişattan rahatsız olur.

Yani başka bir deyişle, armoni, doğadaki ses uyumunu incelemiş ve insanı rahatsız etmeyecek dizilişleri belirlemiştir.

Bir saniye! Sanırım sinsice lafı nereye getirmeye çalıştığım anlaşılmakta!

Bir kez daha tekrar edelim. Birileri kalkmış ve insan kulağının hangi ses dizilişlerini beğeneceğini ve hangilerini beğenmeyeceğini söylemiş, bunu söyledik, değil mi?

Son dönemde, özellikle de Amerikalılar'ın senaryo konusunda yaptıkları incelemeleri çağrıştıran bir durum. Onlar da bir senaryodaki "nota dizilişi", yani "sahne dizilişi" ne şekilde olursa "dinleyici", yani "seyirci"nin hoşuna gideceğini belirlemek için uğraşmışlar ve belli başlı "şablon"lar çıkarmışlar.

Pek çok senarist ve seyirci, başkalarının bize dikte ediyor olduğu bu şablonlara uymanın tıpatıp birbirine benzeyen, yaratıcılıktan uzak filmlere sebep olacağını düşünüyor. Bir yerde de haksız sayılmazlar. Çünkü, bambaşka bir tartışma konusu olacak şekilde, sahiden de günümüzde, özellikle Hollywood, bizleri zaman zaman sinir edecek denli birbirine benzer filmler çekmekte ve bunlardan milyonlarca dolar para kazanmaktadır.

Ama sonuçta yapılan, sahiden de "do majör tonundaki şarkıda fa diyez kullanılmaz, kullanılırsa da şurada tekrar fa geçer" diye bize bir "şablon" dikte ettiren armoni kurallarından farksız değil midir?

İzninizle "senaryonun armonisi" diye adlandıracağım bu tanımlamalara uymak eğer bizi sıkıcı hale getirecekse, armoni kuralları neden Mozart'ı, Beethoven'i, Chopin'i ya da Bach'ı sıkıcı hale getirmemiştir?

Bu söylediklerim, bir önceki yazımdaki "kuralı muralı boşver, kafana göre takıl, içinden geleni yaz" yaklaşımıyla çelişiyor mu?

Bence hayır.

Hiç kuşkusuz, hiç nota bilmeden harikalar yaratan pek çok müzisyen vardır. Ancak ne denli istisnai insanlar olduklarını söylemeye bile gerek yok. Ve ne hikmetse, onların yaptıkları besteler, o hiç bilmedikleri armoni kurallarına bire bir uyarlar! Çünkü insanın hoşuna giden, zaten doğal olarak armoni kurallarının da hoşuna gider.

Açıkçası hoş besteler yapan birisinin, armoni kurallarına hakim olmadan bir orkestra eseri ortaya çıkarması pek olası değildir. Yapabilen varsa da yukarıdaki istisnai dahilerden biridir.

Bu kuralları çok iyi biliyor olmak, insanın yaratıcılığını engellemeyi bir kenara bırakın, tüm konsantrasyonunu yaratıcılığına yönlendirebilmesini sağlar. Beyni o sırada Amerika'yı yeniden keşfetmekle meşgul olmadığından, lüzumsuz şeylerle uğraşmak yerine kendisini, vereceği duyguya adayabilir.

Senaryo dalında da, müzik için olduğu kadar olmasa da, epey bir "armoni kuralı"ndan bahsedebiliriz. Bir senaristin "seyircinin kahramanla özdeşleşmesi için kahramanı zor bir duruma itin" prensibini biliyor olması, onun bambaşka bir hikaye yazarken birden "aman allahım! Kahramanı zor duruma sokamadım, yandım, şimdi herşeyi değiştirmeli ve baştan yazmalıyım" demesiyle sonuçlanmaz ki. Belki bunun kaçınılmaz etkilerini ve zararlarını senaryosu boyunca asla toparlayamayacağını farkedip hikayesinde bir değişikliğer gider, ya da bu etkiyi bambaşka bir şekilde sağlama yolunu seçer. Bu sadece bir armoni kuralıdır. Bütün bir film boyunca tekdüze şekilde armoni kurallarına uymaktansa araya bir iki aykırılık serpiştirmek işe daha bir lezzet bile katar. Ama eğer filminiz baştan aşağı bu kurallara aykırı ise...

O zaman iyi şanslar dilemekten başka yapacak bir şey de yok. Belki yeni bir David Lynch yoldadır, biz engel olmayalım.

Bu kuralları iyi bilmek senaristi sınırlandırmaz, tam aksine ona hareket serbestliği verir. Hissettiği duyguyu en yoğun bir biçimde aktarabilmesi için kafasını rahatlatır. Araba kullanmayı ilk öğrendiğimizde hepimiz kafamızın içinde, debriyaja bas, gazdan ayağını çek, vitesi değiştir, debriyajdan ayağını çek, gaza bas sıralamasıyla o denli uğraşırız ki, esas yapmamız gereken şeyi yapamayız; yola dikkat edemeyiz. Ne zaman "araba kullanmanın bu basit armoni kuralı"nı ezberleriz ve artık refleks haline gelir, o zaman sağda solda vızırdayan trafik canavarlarından daha rahat koruruz kendimizi.

"Kuralları iyi bilelim, ama uygulamakla uğraşmayalım" sözü hoş bir paradoks! Ancak üzerinde düşünmeye değer!

Bu sözü "araba kullanırken debriyaja basmayı düşünme" ile harmanlamak biraz daha anlamlı belki de.

Aslında biraz daha provokatif olursak, madalyonun diğer yüzüne şunu da yazabiliriz: "Eğer kuralları yıkmak ve devrim yaratmak amacındaysak, yıkmaya niyetlendiğimiz bu kuralları çok iyi bilmemizde fayda var."

Son söz olarak, elbette ki Bağdat'a çıkan tek bir yoldan bahsetmiyoruz. Belki bir başkası, önüne bir armoni kuralları listesi açıp bunları birer birer işaretleyerek, mekanik bir şekilde de harika bir senaryo yazabilir.

O kişi de kendi yolculuğunu bizimle paylaşsın!

Cumartesi, Nisan 22, 2006

m-001 İnanmadığın Şeyi Yazma!

Uzunca bir süredir senaryo teknikleri hakkında okumaktayım. Pekçok şey öğrendim ve evrensel bir kural olarak her öğrendiğim, öğrenmediklerim kümesini büyütmeye devam ediyor! Kendi fikirlerimi ortaya koymak için bu yolun sonunun gelmesini bekleyecek olursam, sanırım önce kendi sonumu görmem gerekecek.

Bu durumda da artık yazacak durumum olmayacak büyük ihtimalle.

İnsan yeni bir dünyaya girdiğinde, o dünyanın bilgili birkaç insanıyla karşılaşır, ve bir süre için o kişilerin sözlerini kutsal kitap beller. Ama bir süre sonra büyü bozulur, çünkü hepimiz farklı kişilikteyizdir, hepimizin benliği başka şeyler söyler. Yavaş yavaş bu bilgelerin sözlerini artık olduğu gibi kabul etmemeye, kendimize göre yorumlayıp (ya da "yontup") kullanmaya başlarız.

Pek çoğumuz bu süreç içerisinde başka bilgili insanlarla da karşılaşır, onlardan edindiğimizi, bir öncekilerle harmanlar ve böylece, yavaş yavaş kendi dünyamızı, hani deyim yerindeyse, kendi bilgeliğimizi oluştururuz.

Doğrusunu söylemek gerekirse, bir noktadan başlayıp, uzun uzun yollar yürüdükten ve deneyimledikten sonra ulaştığımız noktanın çoğu zaman yolun daha en başında büyüklerimizin söylediği şeyler olduğunu düşünüyorum. Ancak bu noktaya ulaşabilmenin yegane şartı deneyimdir. Belki mutlak bir doğru vardır ve herkes deneyimi sonucunda aynı mutlak doğruya ulaşır.

Belki de yoktur ve herkes kendi benzersiz doğrusunu bulur.

Her halükarda, deneyim, işin anahtarı oluyor. Deneyim sahibi olmadığınız bir konu hakkında fikir beyan edebilirsiniz, ancak bu fikir, o konu hakkında deneyimi olan insanınki kadar etki uyandırmaz. Çok sevdiğim bir hikaye var, vatandaşlarından biri, önderleri Gandhi'ye çocuğunu getirmiş ve şeker yeme hastalığı olduğunu, bunu bırakması için çocuğuna bir şeyler söylemesini rica etmiş. Herkese yardımcı olan Gandhi, her ne hikmetse, bu anneyi geri göndermiş, bir hafta sonra gelmesini istemiş. Kadın tabii sinirlenmiş, "niye bana yardım etmedi ki" diye serzenişte bulunmuş. Bir hafta sonra geldiğinde ise Gandhi çocuğu karşısına almış ve aşırı şeker yememesi konusunda kendisiyle konuşmuş. Anne "beni neden bir hafta beklettin?" diye sorduğunda ise "Çocuğunla konuşabilmek için önce benim şekeri bırakmam gerekiyordu, bir hafta şeker yemedim, sonra onunla konuşabildim" yanıtını vermiş.

Peki bütün bu söylediklerimin senaristlikle ne alakası var?

Senaryo teknikleri, hiç kuşkusuz bize, kullanabileceğimiz silahlar sunarlar. Üç perdeli yapı, 22 yapı taşı, 7 karakter değişimi vs vs... Bunların "şablon" olup olmadıklarını şimdi burada tartışmayacağım, apayrı bir makale konusu olur. Bu konularda dünya kadar malzeme var, bir filmin dakika dakika eğrisini, nerede hızlanıp nerede yavaşlarsa en iyi etki yaratacağını bile okuyabilirsiniz. Bir sahneyi mümkün olduğunca geç başlatmak, erken bitirmek, göster-söyleme prensibi gibi çok güzel ve doğru pekçok bilgiye de ulaşabilirsiniz.

Ama, gelmek istediğim nokta şu ki, istediğimiz kadar teorik bilgiye sahip ve hakim olalım, bunları zorlama şekilde kullandığımız sürece seyircinin kalbine ulaşamayız. Bir senarist olarak ancak kendi olduğumuz kadarını insanlara geçirebiliriz.

İnanmadığımız bir şeyi savunurken istediğimiz kadar mükemmel teknik uygulayalım, karakter gelişimi, yan hikayeler ve sürprizlerle senaryoyu bezeyelim... Sözlerimiz asla deneyimin bize verdiği gücü taşıyamayacaktır. Bu samimiyetsizliği seyirci filmin ilk karesinden itibaren anlar. Biz de elimizde muhteşem teknikle donanmış, duygusuz, başarısız bir filmle başbaşa kalırız.

Tarih, hiç kitap okumadan mükemmel roman yazanları, ya da hiç gazete ve magazin okumadan mükemmel reklam filmleri çekenleri yazmıştır. Şahsen ben, kendimi, hiçbir ek bilgi almadan bu başarıya ulaşabilecek denli yetenekli görmüyorum. Bende öyle bir deha yok. Bu yüzden ben kendi yeteneğimi bilgiyle harmanlayarak bir noktaya ulaşabileceğime inanıyorum, ancak bu yegane yol değildir, bambaşka yollardan da aynı yere varabilirsiniz.

Hangi yoldan gidersek gidelim, sonuç olarak sadece kendi doğrularımızı ve inandıklarımızı kağıda dökebildiğimiz sürece başarılı olabileceğimize inanıyorum. Yazdığım senaryo üç perdeli yapıya uymadı mı? Hay allah. Şimdi bu hikayeyi evirip çevirip üç perdeli yapıya uydurma şansım var. Ama bunu yaparken eğer artık hikayem benim olmaktan çıktıysa zaten güzel olma şansını da kaybetmiştir.

Hep yakındığımız, hani şu "hiçbir şeyden anlamayan yapımcılar"(!) karşısında, üç perdeli yapıya uymayan orjinal hikayemin ne kadar şansı yoksa, şimdi berbat hale getirdiğim yeni hikayenin de en az o kadar şansı yoktur.

Bir elimde lolipop yalarken hiçbir çocuğa "şekeri bırak evladım" diyemem. Desem de beni dinlemez.

Bir senaryoyu başarılı olarak nitelendirmek için öncelikle yazanın hoşuna gitmesi gerektiğine inanıyorum. Bu senaryo, yani "çocuğumuz" üzerinde daha sonra serinkanlılıkla oturup teknik düzeltmeler, eklemeler, çıkarmalar yapabiliriz. Ama herşeyden önce o satırların içinde biz var olmalıyız. Bu samimiyetin verdiği güç, seyirciye geçmeli.

Elbette ki "asla başkalarının düşüncelerini dikkate almayın" filan demiyorum. Sonuç olarak sinema sektörü, bence, sadece sanat olarak nitelendirilemeyecek kadar karmaşık bir yapıdır. Bir sanayidir. Biz bu çarkların içinde, elbette ki ortalıkta uçuşan milyonlarca dolardan, bu işten ekmek yiyen onbinlerce kişiden bağımsız değiliz. Onların hoşuna gitmek için bazı özelliklerimizden taviz verebiliriz, ancak kendimiz olmaktan çıkarsak, bu evlilik yürümez!

Okuduğumuzda "İşte! Bu, benim senaryom" diyemiyorsak, bence o senaryoyu atıp yenisini yazmakta fayda var.

Ve unutmayın ki bu sadece bir günlük, ben kendi düşüncelerimi buraya sıralıyorum. Okumadıysanız zaten sorun yok, ama zahmet edip de bu satıra kadar okuduysanız, beyninizin bir köşesinde bu ademoğlunun sözleriyle, yürüyün. Kendi yolunuzu bulun.

YAZI TAHTASINDA YAPI DEĞİŞİKLİĞİ!

Bu blogda en fazla ayda bir yayınlayabildiğim tercümelerin yetersiz olduğunu düşünmeye başladım. Sevgili Gezgin Gezer'in (www.senaryorum.tk) de tavsiyesine uyarak bundan sonra tercümelerin yanında kendi fikirlerimi de makale olarak yayınlayacağım.

Benim "değersiz" yazılarımı diğerlerinden ayırmanız için de tercüme olanları başlığından ayıklayabilmeniz için ayrıca belirteceğim.

Kısacası, artık burayı kendi çöplüğüme çeviriyorum. Çevreye verdiğim rahatsızlıktan ötürü özür dilerim!

Cuma, Nisan 07, 2006

"Cızırdayan" Sahneler Yaratmak: 7 Temel Öğe

http://www.writersstore.com/article.php?articles_id=604

Martha Alderson

Her hikaye belli bir zaman aralığında cereyan eder. Hikaye en iyi, sahnede gösterilen çatışma ile tanımlanabilir. Bu yüzden pek çok yazar zamanı, özetten ziyade, sahnede ele alır.
"Ava's Man", den Rick Bragg'in hatıralarından bir kısmi sahne örneği:
"Charlie, merminin sıcak nefesinin yüzünü yalayarak geçtiğini hissetti ve tabancanın patlamasıyla birlikte vücudunun altında bacakları titredi. Ama temiz bir ıskaydı, ve Jerry'ye doğru koşmaya başladı, Jerry ikinci bir atış için silahını doldururken ona yaklaşmaktaydı.
Yirmi adım.
Jerry tüfeğini yeniden doldurmak üzere kırdı.
Oniki adım.
Taze mermiyi yuvasına yerleştirdi.
Sekiz adım.
Tüfeği kapadı.
Altı adım.
Tüfeği omzuna yerleştirdi.
Dört adım.
Burnuna doğru savrulmuş olan yumruğu gördü."
Hikayedeki her önemli nokta sahnede, kağıt üstünde oynanmalıdır, an be an, gerçek zamanlı olarak. Olayları yavaşlatma tekniği bir hikayede tehlikeye atılan şeyleri daha da büyütür. Tehlikeye atılanlar, aynı zamanda yazar için de artar. Yeni yazarların pek çoğu, hikayenin geneline güvenerek, sahne yaratmanın baskısından saklanırlar. Aynı yazarlar, ne olup bittiğini "göstermek" yerine "söyleyerek", olaylar üzerinde daha büyük kontrol sağlayacakları yanılgısı içindedirler. Halbuki, dikkate almalısınız ki, esas her sahneyi en küçük parçasına dek bölerek kontrolü ele alırsınız.
Temel Öge 1: Zaman ve Yer
Her sahnenin birincil katmanı, zaman ve durum ile ilgilidir. Genellikle bu katman kendisinden önce gelen sahne ve açıklamalar ile anlaşılır, ya da sezilir. Her durumda okuyucunuzu sahnenin "nerede"sine ve "ne zaman"ına bağlayın. En son isteyeceğiniz şey, okuyucunun o kadar dikkatle kurduğunuz rüyadan, yanlış yönlendirme ve karmaşa yüzünden uyanmasıdır.
"Ava's Man" deki sahnede zaman, daha sahnenin daha önceki bölümünde inşa edilmişti: "Sadece birkaç hafta sonra, son bir akşam yemeği için hazırdılar... Ta ki.."
Temel Öge 2: Karakterin Duygusal Gelişimi
Eğer çatışma, gerilim ve şüphe, okuyucuyu sayfaları çevirmeye ya da seyirciyi koltuğuna çivilenmeye itiyorsa, karakter duygusal gelişimi de motive eder. Karakterlerin duygusal gelişimini izlemek içindir ki okuyucular hikayeleri okurlar, seyirciler de filmlere giderler. Gelişme sözcüğü büyüme ya da değişim ifade eder. Böylece karakter bir katman haline gelir.
Bir örnek verecek olursak, Charlie karakterinin duygusal gelişimi, tüm hikaye boyunca derinleştirilmiştir. "Sonra Charlie hayatımda duyduğum en cesur hareketlerden birini yaptı, çocuklarının yemin ettiği bir şey. Kapıyı açtı ve düşmanıyla çıplak elleriyle karşılaşmak üzere dışarı çıktı ve sadece yürümeye başladı."
Temel Öge 3: Hedef
Kahramanın hikaye boyunca takip ettiği bir uzun vadeli hedefi ve her sahne için küçük hedefleri vardır. Her sahnenin hedeflerine sahne sonunda ulaşabilir ya da ulaşamayabilir, ama neyin tehlikede olduğunu bilen seyirci ve okuyucular, karakterlerin başarıları için alkışlamaya ve yenilgilerinin yasını tutmaya daha çok meyillidirler.
Örneğin, "Ava's Man"de, sahnenin bu bölümünde Charlie'nin hedefinin Jerry silahını tekrar doldurmadan önce aralarındaki mesafeyi kapatmak olduğunu biliriz.
Temel öge 4: Dramatik Olay
An be an kağıt üzerine serilen dramatik olay, sahnenin bir sonraki katmanını oluşturur.
Örneğimizde dramatik olay, "saat tiktakları" sebebiyle yoğunlaşmaktadır, Charlie Jerry'yi zamanında durdurabilecek mi, yoksa vurulacak mı?
Temel Öge 5: Çatışma
Dramatik olayın içinde bir ya da iki çatışma katmanı yer alır, gerilim ve/veya şüphe. Çatışma aleni biçimde görünür olmayabilir, ama herhangi bir formda var olmalıdır. Bir sahneyi gerilim ya da şüphe ile doldurun, gölgelerin içinde saklanan bir şey yaratın. Kendinizi heyecan verici bir hikayenin içinde bulursunuz. Unutmayın ki başarısızlık ve gerilemeler, çatışma, gerilim ve şüphe yaratırlar, başarı ve iyi haberler değil.
Charlie'nin ikilemi çatışma, gerilim ve şüphe içerir. Yapabilecek mi, yapamayacak mı? Bu basit ve güçlü bir yapıdır.
Temel Öge 6: Duygusal Değişim
Her sahnedeki eylemlerin karakterlerin tüm duygusal gelişimini, tüm çalışmanın bir yansıması olarak etkilemesi gibi, eylemler sahne bazında da karakter gelişimini etkiler. Diğer bir deyişle karakterlerin ruh hali tam o belirli sahnede söylenen ya da yapılan şeylerden etkilenir.
Ava's Man'de, Charlie sahneye Jerry, arkadaşı Hootie'yi yaraladığı için kızgın başlar. "Bu adam şimdi eve geldi, karısının ve çocuklarının yaşadığı yerde şiddet uygulayacak" diye düşündükçe daha da sinirli ve daha da kararlı hale gelir.
Öfke Charlie'yi tüketir. Jerry evin içine gireceğini söylediğinde çılgına döner. (Şiddetli bir duygusal değişim)
Charlie'nin öfkesi, düşmanını durdurmak için kendisini ona doğru "gölgelerin arasından savrulan bir insan gövdesi" gibi fırlatmasıyla sonuçlanır ki bu da duygusal durumu daha da yükseltir.
Temel Öge 7: Tematik Anlam
Tematik anlam, sadece ruh halini değil, sahnenin son katmanını ve tüm hikayenizin ruhunu da oluşturur. Hikayeyi yazma sebebiniz, okuyucunun okuduklarınızdan almasını istedikleriniz, temanın anahtarıdır. Sahnede kullandığınız detaylar tematik anlamı desteklediğinde son derece girift, katmanlı bir sahneye sahip olursunuz, bu da tüm olaylar zincirine anlam ve derinlik katar.
Ava's Man'in tematik anlamı, çok içen ama sadık ve dürüst olan bir adamın saygı uyandıracağı ve efsane haline geleceği olabilir.
Bizim sahne örneğimizde, Charlie'nin arkadaşı Hootie, Jerry'nin viski şişesini çalmakla itham edilmekteydi. Charlie bu sahnede sarhoş değildir ve içmemektedir, ama alkolün çatışma öğesi olması, tematik anlam yaratır.
Sahnede daha önce, Bragg, Jerry'nin Hootie'ye haksızlık ettiğini saptamıştı. Charlie'nin davranışlarını öfke kadar Hootie'ye hissettiği derin sadakat de etkilemektedir. Bu da Charlie'nin sadık olduğu fikrini güçlendirir ve bu fikri vurgulayarak temayı güçlendirmiş olur.
Sahnenin sonunda kısaca Jerry'nin bir daha asla geri gelmediğini öğreniriz. "Belki de Charlie'ye itaat etmiştir, saygı göstermiştir." Yine, başka bir tematik öğe vurgulanmış ve böylece tüm hikayenin tematik anlamı güçlendirilmiştir.
Bir Sahne Listesi Oluşturmak
Projeniz için, "cızırdayan" sahnelere yönelik bu yedi temel öğeyi içeren bir liste hazırlayın. Her sahne için bu yedi öğeyi takip edin. Seçebildiğiniz öğeler belki de sizin yazım sürecinizin güçlü yönleridir. Bulamadıklarınız ise sizin için güzel bir boy ölçüşme aracı olabilir.
Her seferinde tek bir katmanı ele alın. Yönteme güvenin ve iyi şanslar!


Create Scenes That Sizzle ? 7 Essential Elementsby Martha Alderson, M.A.
Every story spans a period of time. Story can be defined as conflict shown in scene, meaning that most writers will treat time in scene rather than in summary.
An example of a partial scene from Rick Bragg?s memoir: Ava's Man:
"Charlie felt the hot rush of shot fly past his face, and his legs shook under him with the boom of the gun. But it was a clean miss, and he started to run at Jerry, closing the distance even as Jerry fished in his pocket for another load.
Twenty feet.
Jerry cursed and broke open the breech.
Twelve feet.
He slapped in the fresh shell.
Eight feet.
He snapped the gun closed.
Six feet.
He threw it to his shoulder.
Four feet.
He saw a fist the size of a lard bucket come flying at his nose.?
Every high point in a story must be played out in scene on the page, moment-by-moment in real time. The technique of slowing things down forces the stakes in a story ever higher. At the same time, the stakes also rise for the writer. Many beginning writers hide from the pressure of creating scenes by relying on summary. These same writers hold the mistaken belief that they can control things better by ?telling? what happens rather than by ?showing? what happens in a scene. Consider, instead, the idea that by breaking down each scene to its smallest parts you retain control.
Essential Element #1: Time and Place
The first layer of every scene deals with time and setting. Often this layer is implied or understood from the scenes and summaries that precede it. Either way, be sure to ground your readers in the "where" and "when" of the scene. The last thing you want is for your reader to awaken from the dream you have so carefully crafted due to disorientation or confusion.
In the scene from Ava?s Man, the time is established in the earlier part of the scene ? ?They were getting ready for supper just a few weeks later when?
Essential Element #2: Character Emotional Development
If conflict, tension and suspense drive the reader to turn the page or send the viewer to the edge of her seat, the character emotional development motivates them. Readers read stories and viewers go to the movies to learn about a character's emotional development. The word development implies growth or change. Therefore character becomes a layer.
Using the example, Charlie?s character emotional development has deepened over the scope of the story thus far. ?Then Charlie did one of the bravest things I have ever heard of, a thing his children swear to. He opened the door and stepped outside to meet his enemy empty-handed, and just started walking.?
Essential Element #3: Goal
The protagonist has a long-term goal for the duration of the story and smaller goals for every scene. They may or may not reach the scene goal by scene's end, but viewers and readers who know what is at stake for the character are more apt to cheer for the character?s successes and mourn his failures.
For example, in Ava?s Man we know that Charlie?s goal for the portion of the scene written above is to close the distance between himself and Jerry before Jerry loads the gun.
Essential Element #4: Dramatic Action
Dramatic action that unfolds moment-by-moment on the page makes up the next layer of scene.
In our example, the dramatic action intensifies because of the ?ticking clock? ? will Charlie stop Jerry in time or will he get shot?
Essential Element #5: Conflict
Embedded within dramatic action lies a layer or two of conflict, tension and/or suspense. The conflict does not have to be overt, but it must be present in some form. Fill a scene with tension or suspense or something unknown lurking in the shadows and you have yourself an exciting story. Remember that setbacks and failure create suspense, conflict and tension, not success or good news.
Charlie?s dilemma has conflict, tension, AND suspense. Will he or won?t he? is a simple and powerful set-up.
Essential Element #6: Emotional Change
Just as the action in every scene affects the overall emotional growth of your characters as a reflection of the entire work, the action also affects your characters emotional state at the scene level. In other words, the character?s mood changes because of what is said or done in that specific scene.
In Ava?s Man, Charlie starts the scene angry that Jerry hurt his friend, Hootie, "just for the sport of it.? The more he thinks about ?now this man had come to his house, bringing the treat of violence to where his wife and children lived,? the angrier and more determined he becomes.
Anger consumes Charlie. Then Jerry says he is coming inside the house, and Charlie becomes furious (an emotional change in intensity).
Charlie?s anger gets him to his enemy in time to stop him cold only to see ?a huge figure hurl itself at him from the shadows,? changing his emotional state again, moving it even higher.
Essential Element #7: Thematic Significance
Thematic significance not only creates mood, it also creates the final layer of scene and the overall spirit of your story. Your reason for writing the story, what you want your readers to take away from having read it holds the key to your theme. When the details you use in scene support the thematic significance you have an intricately layered scene that provides meaning and depth to the overall plot.
The theme of Ava?s Man could be that a man who drinks too much but is loyal and just, inspires respect and becomes legendary.
Our example scene, Charlie?s friend Hootie is accused of stealing Jerry?s whiskey. Charlie is not drinking or drunk in this scene, but the fact that alcohol is the object of the conflict creates thematic significance.
Early in the scene, Bragg establishes that Jerry has done wrong to Hootie. As much as anger motivates Charlie?s actions, so does his deep sense of loyalty to Hootie. This reinforces the idea that Charlie is loyal and, by emphasizing the concept, also strengthens the theme.
At the end of the scene, in summary we are told that Jerry never came back, ?maybe because [he] respected [Charlie]? Yet another of the thematic elements is highlighted, deepening the thematic meaning to the entire piece.
Creating a Scene Tracker
Create a Scene Tracker for your project using all seven essential elements for a scene that sizzles. Track each scene for the seven elements. The elements you locate right may very well be your strengths in writing. The missing ones may create more of a challenge for you.
Take it one layer at a time. Trust the process and good luck!
Martha Alderson, M.A. is the author of BLOCKBUSTER PLOTS Pure & Simple and an award-winning writer of historical fiction. As a writing instructor, she has taught plot and scene development and historical novel writing at the University of California at Santa Cruz Extension, Learning Annex, writers conferences and workshops in the greater San Francisco Bay Area and in Washington State. She writes a plot column for The Bulletin, The Voice of the California Writers Club and has written for Writers Digest Magazine. Martha is available for plot consultations. Email her at
martha@blockbusterplots.com.